15 Ağustos 2013 Perşembe

Korkulu rüya:Kir,Tiksinç ve Kurucu Öteki.


Gilbert Hedert, Guardians of the Flutes çalışmasında, Papua Yeni Gine'deki bir
kabilede uygulanan bir ritüelden bahsetmektedir. Bu ritüelde erkekliğe adım atacak olan
çocuklar, kabiledeki en yaşlı olan kişinin penisi yalar, başka bir deyişle oral seks yapar.
Buradaki amaç meniyi yutmak ve de bedeni kadınlığın izlerinden arındırmaktır. Zira anne
sütü ile beslenen erkek çocuğun, kadınlığın izlerini, sıvılarını taşıdığı inanılır. 
Dolayısyla,erkekliğe adım atacak çocuğun deyim yerindeyse ağzına boşalma eylemi, bedeni
erkekliğin sıvısı ile yeniden doldurmaktır. Böylece beden kadınlığın kötü, kirli sıvılarından
arındırılacaktır. Başka bir kabilede yapılan rituel ise, bedenin üzerinde kesikler oluşturacak
şekildedir. Bu şekilde akan kan ile, erkek çocuk kirli kandan, kirli sıvılardan
arınacaktır.(Hedert:1981) Buradaki kir, anne sütü ile beslenen çocuğun taşıdığı kadınsal
sıvı olarak algılanıyor.
Kristeva‟ya göre abject kavramı ben’in, yani öznenin tam tersini, bana
benzemeyeni, bağıntılı olmayanı simgeliyor. Benden dışarı atılanı ve de ben olmayanı
temsil ediyor. Abject benle ötekiyi birbirinden ayırıyor. Bir şey olarak tanımadığım,
anımsayamadığım birşey, ikircikli bir duruma atıfta bulunduğunu vurguluyor
Kristeva.(1982) Bir noktada eşikte olma, sınırda olma halini temsil ediyor.
Bu açıdan konvansiyonel kimlik anlayışını tehdit eden, onu anlamın yitirildiği yere çeken bir özellik
taşıyor. Bir açıdan bu dünyaya da düzene ait olmayan bir olgu olarak algılanabilinir. 
Zira, tam da bu özelliği ile, Kristeva abject kavramını ne özne ne de obje olarak tanımlıyor.

Bu ikisinin arasında olan bir şey olduğunu vurguluyor ve şu şekilde devam ediyor: 
"Sütün yüzeyindeki, o savunmasız, bir sigara kağıdı gibi ince, tırnak kırpıntısı gibi önemsiz tabaka göze çarptığında, dudaklarla temas ettiğinde, gırtlakta, daha aşağıda midede, karında, tüm iç organlarda ortaya çıkan bir spazm bedeni kasar, göz yaşlarını harekete geçirir, kalpte çarpıntıya yol açar . Bulantı, gözleri karartan baş dönmesiyle beni sütün kaymağı karşısında iki büklüm geriye iter ve beni ondan ayırır. Ben onun hakkında bir şey bilmeyi reddederim. Ben onu özümsemem ben onu dışarı atarım.kendimden tiksinirim. Kendimi tükürürüm."  Abject bir noktada tanıdık olanı ve aynı zamanda yabancı olana atıfta bulunmaktadır. Kısacası abject, radikal bir şekilde dışarı atılan, kişiyi anlamın yitirildiği yere sürükleyen, konvansiyonel kimlik yapısını, sistemi ve de sınırları rahatsız eden unusur olarak, dolayısıyla özne ve nesne arasındaki
farkın, ya da özne ve öteki arasındaki ayrımın kaybolduğu, beni ötekinden ayıramadığı bir
korkunun edimselliği olarak tanımlanabilir. 


Özenin "Öteki" ile kurulumuna dikkat çeken Butler, abject kavramının özne kurulumundaki gereksinimni, başka bir deyişle, makuliyet alanı içerisindeki gereksinimini şu şekilde açıklamaktadır: öznenin kurulumunda ya da şekillenmesinde abject kavramı önemli bir rol oynuyor.öznelerin, birer özne haline
gelmesinde, normatif matriksin bir takım öznellikleri abject haline getirmesi ve de
kimliklenme ya da özne olarak şekillenmede abject olarak nitelendirilen öznelerin ya da
kimliklerin yadsınması, dışarlanması ile normatif bir cinsiyet kimliğinin kurulabiliyor. Heteroseksüel ve homoseksüel matriksin hem bir takım cinsiyetlendirilmiş kimlikler yarattığını, öngördüğünü hem de aynı zamanda bu alanın bir takım kimliklerin de doğrulunu kabul etmediğini ya da birer özne olarak tanımadığını görebiliyoruz.
Söz konusu münhasır alanın aynı noktada abject olarak nitelendirelecek kimlikleri, özneleri de yaratma
gereksinimi içinde olduğunu yadsıyamayız.

3 Aralık 2012 Pazartesi

İsimsz

Mekanlar doğal değildir. Hatta doğallıkla yakından uzaktan hiç alakası yoktur. Özellikle, kamusal alan olarak adlandırdığımız kimi mekanlar, iktidarın oyun alanlarıdır adeta. Bedenlerimizin, eşyalar gibi, o mekan, alan içerisinde nereye yöneliceğini, neye yöneleciğini belirler. Düşünün mesela aile, okul, hastane, ordu gibi kurumsal alanlar bedenlerimizin alacağı şekilleri, toplumsal cinsiyet bağlamında beden performanslarını ve dolayısıyla bedenlerin birbirlerine olan konumlarını da belirlemektedir.
Kamusal alanların heteroseksist yapısı, başka bir deyişle, kamusal alan olarak bildiğimiz mekanların sınırları keskindir ve bu keskinlik, bu sınırlılık hali, bilindik, belirli, sınırları keskin bedenler yaratır. Aynı zamanda, hareket ve zaman algısı da, malesef doğru orantıda bu denli keskin ve düzdür. Evet düz, yani ingilizcedeki straight anlamına gelen "düz" kelimesinden bahsediyorum. Zira, neden ingilizcedeki karşılığını belirtme gereği duyduğum sorulacak olursa; straight, önü arkası, sağı solu çok kestirilebilir bir yönelim halidir. Kıvrak değildir, çok hareketliliğe izin vermez. Tam da, burada kamusal alnın düzlüğü, keskinliği bize çok da hareket hali tanımayan, önü arkası belirli bir alan hissi verir. Bu nedenle, bedenler, kamusal alan içerisinde daha düz bir konuma doğru yönelirler. Başka bir deyişle, kamusal alanın heteronormatif olarak kurgulanmasından kaynaklanır söz konusu durum. Heteronormativite, kamusal alanı ve kamusal alanda performe edilecek bedensel performansların da sınırlarını belirler, zira konvansiyonel beden performanlarının dışındaki yönelimlere pek de geçit vermeyecek bir alan yaratılmak istenir.
Mekan ve zaman kullanımı genellikle doğallaştırma süreci içerisinde vuku bulmaktadır.(Bknz,David Harvey, In the Condition of Postmodernity,1990) Doğal, süre gelen, hep böyleymişcesine bir rahatlıkla kullanılır mekan ve zaman, çoğunluk tarafından. Bahsi geçen doğallık ise hep belirli, daha öncede değindiğim gibi kestirilebilen, sürprizlere açık olmayan bir kullanım hali öngörür.
Kamusal mekanın, kendi kapalılığının ya da dolabının(Closet) esnetilebileceği hal ve durumlar, verili doğal zaman algılayışının kırılabileceği anlar ile ilgili kafa yorarken, Burak Karacan'ın bir işi aklıma geliverdi. Burak Karacan, çağdaş sanat üretimi anlamında video ve fotoğrafı performatif olarak kullanmayı tercih eden bir sanatçı. En son işlerinden olan, "Code WL – Untitled 2012" adlı işi, kamusal alana bir müdahale niteliğinde olduğunu düşünüyorum. Lalenin kırmızı elbisesi, bedeninin morfolojisi ve bedenini kullanışı, elindeki tüfeği asya kıtasına doğru tutuşu ve en önemlisi söz konusu o iki bankın arasında bunları yapıyor oluşu, kamusal alanın boşluklarını, kenarlarını, köşelerini dolduran tekil bir yönelme halini, başka bir deyişle düz, heteronormatif yöneliş halini kendi zamansallığı ve beden performansı ile esnettiğini söyleyebilir miyiz? Kanımca işin kendisi mekanı esnetebiliyor. Söz konusu esneklik hali ise, kamusal alanın kendi dolabını(closet) aralayabilme imkanı veriyor. Bu aralanma hali ise, bu performansa tanık olan muhataplarının verdikleri tepki, bu tepkinin onların bedenleri üzerinde, onların algıları üzerinde olan etkileri.
Bu işin aslında performanstan ziyade, bir fotoğraf işi olduğunun altını çizmek gerekiyor. Ancak, fotoğraf sanatının kendisinin de performatif bir edim yaratabileceğini unutmamak gerekiyor. Her ne kadar bu işte, belirli bir performans hali düşünülmemiş olsa da, Lale Müldür'ün mekanı kullanışı oldukça performatif. Yani, mekanı tekinsizleştirmesi. Tekinsizleştirme burada, tam da mekanı normatif olmayan bir yönelim içinde kullanmaya denk geliyor diyebiliriz. Söz konusu edimsellik ile kamusal mekanın kendisini, Müldür'ün müdahalesi ile verili mekan algısından çıkarmayı başarabiliyor. O tekinsizlik, o irkilme hali, oradaki muhataplarını başka bir platforma, başka bir düzleme, kısacası başka bir mekana doğru yönelmeye itebiliyor ya da çekebiliyor. Çekmeyebiliyor da! Bu tekinsizlik hali karşısında, bilinç dışı bir şekilde, korunaklılığa sığınabilirler de. Lakin, kannımca zamanı ve mekanı doğal birer nosyonlar olarak algılayan muhatapları için bu durum- Lale'nin kamusal alan içerisindeki konumlanışı- Öteki mekan ve zaman algısıyla yüzleşmeyi kaçınılmaz kılabiliyor.


24 Eylül 2012 Pazartesi

Gündelik Parodi: Kimliğin Performatif Halleri




            Toplumsal cinsiyet kimliği denen olgu  kültürel ve de toplumsal bir üretim, bir süreç, hatta bir sistem olduğunun göz ardı edilmemesi gerektiğini ve her fırsatta tekrar edilmesini, hatta yeri geldikçe altının çizilmesi gerektiğini düşünüyorum. Bu olguların süreklilik kazanması ve de doğal birer nosyonlar gibi algılanmasındaki etken,  beden denen mefhumun üzerine kodlanma süreci içerisinde vukuğu buluyor diyebiliriz. Yani bir bedeni maskülen ya da feminen yapan kategori, aslında bedenin bu sistem içerisinde  tiyatral bir olgu haline getirilmesinden dolayı vukuğu buluyor. Toplumsal/cinsiyet kimlikleri, daha önceki bölümlerde de bahsettiğim üzere, herhangi bir öz, esas ya da kişinin gerçekliğinden ziyade, Butler'ın da vurgululadığı gibi “iktidar/bilgi ilişkilerinin ürünleri olan fiktif birer üretim kategorileri” olarak algılanıyor.(2008.s.6) Bu kategorilerin fiktif olmaklığı kendilerini üreten iktidar ve bilgi sistemleri içerisinde vukuğu bulmalarından kaynaklanıyor. Yani, daha öncede vurguladığım gibi, herhangi bir iktidar, söylem, kültür ve toplum öncesi kategoriler olmalarından ziyade, tarihin belirli zaman dilimlerinde, bir takım üretim mekanizmaları ekseninde ortaya konulan birer hususlar olarak algılanıyorlar. Tekrar fiktif olmaları hususuna dönersek, buradaki “fiktif” kavramı, tam da bu hallerin, kategorilerin birer performatif edim olmarından kaynaklanıyor. Performativite denen unsur ise, bedenin imlemeleri üzerinden vukuğu buluyor. Yani, belirli kodların beden üzerindeki bir takım oluşturucu, kurgulayıcı üretiminden kaynaklanıyor denilebilir.
 Butler'ın da dediği gibi,
“edimler, bedensel hareketler ve arzu bir iç nüve veya töz etkisi üretir, ama bunu bedenin yüzeyinde, kimliğin düzenleyici ilkesine işaret etse de onu asla açıktan göstermeyen imleyici yoklukların vasıtasıyla üretir.” s.224

yani tam da bu noktada, bu kimliklerin birer öz gibi algılanması, bedenin üzerine imlenen edimler sayesinde oluyor. Bununla birlikte, bu üretim- yani bedenin üzerine imleme edimi-Butler'ın vurguladığı gibi kendi hareketini gizliyor. Bu gizleme süreci ile, bu kimliklerin birer iç yapısı olduğunu, ve de bu iç yapıda, bir özden kaynakladığı yanılsamasını veriyor. Butler, bu yanılsamanın performatif bir edim olduğunu söylüyor, ve devam ediyor:
Bu tür edim, bedensel hareket ve icralar genellikle performatiftirler, yani dışa vuruyormuş          gibi yaptıkları öz veya kimlik aslında bedensel işaretler ve diğer söylemsel yollarla üretilen ve sürdürülen üretimlerdir. Toplumsal cinsiyetli bedenin performatif olması demek, gerçekliğini teşkil eden çeşitli edimlerden ayrı bir ontolojik statüsü olmaması demektir. s.224

yani aslında toplumsal/cinsiyet kimliği denen mefhum,  Butler'ın vurguladığı gibi, belirli işaretler, haller ve de edimler olarak karşımıza çıkıyor. Başka bir deyişle, ayrı bir ontolojik statüsü olmaması demek, bu cinsiyet hallerinin herhangi bir biyolojik bedenden kaynaklanmıyor olması demek oluyor. Bir açıdan, bu performatif olma hali tam da söz konusu cinsiyetlendirilmiş kategorileri, bedenlerin üzerindeki imlemeler ve çeşitli söylemlerle üretiyor.  Konuyu biraz daha aydınlatma amacıyla, Butler'ın da performativite konusunu açıklarken kullandığı drag olgusuna dikkat çekmek gerekiyor. Butler, toplumsal cinsiyet unsurunun performatif olmaklığını, drag üzerinden açıklamaktadır. “Drag”ın kadınlık ve de erkeklik hallerini tiyatral bir performans içerisinde sunuyor oluşu, bu kategorilerin aslında, erkek bedenine ya da kadın bedenine ait birer olgular olmadığını, ancak bu kategorilerin farklı bedenlerde, imlenebildiklerine dikkat çeker. Yani toplumsal cinsiyet ve cinsiyet denen olguların, kültürel kurulmuşlukları içerisinde bu hallerin her hangi bir öz, ya da ana kaynağından ziyade, bedenlerin üzerindeki çeşitli imlemeri üzerinden algılamaya çalışır. Başka bir deyişle, feminenlik sadece erkek bedenine has bir durum değildir, ya da maskülenlik, biyolojik olarak cinsiyetlendirilmiş olan eril bedene özgü bir olgu değildir. Bu olgular, tam da kültür içerisinde dolaşıma sokulmuş birer kodlar olarak, eril ya da dişil olarak çağrılan bedenleri ya da cinsiyetlendirilmiş bedenleri, çeşitli söylemler ve de edimlerle şekillendiriyorlar. 
           
Butler'a göre “Drag,  toplumsal cinsiyeti taklit ederek, toplumsal cinsiyetin taklide dayalı yapısını ve olumsallığını örtük olarak açığa çıkarır.”(2008:226) Yani, kültür içerisinde dolaşımda olan ya da toplumun bireyleri tarafından bir şekilde kanıksanmış erkeklik ve kadınlık hallerini, bedeninde parodik bir şekilde performe eder. Bu noktada, toplumsal cinsiyet hallerinin, kimliklerinin kendisinin aslında taklide dayalı bir fiktif kurgu olduğu varsayımına çıkarır bizi. Buradaki varsayım, toplumsal cinsiyet denen mefhumun taklide dayalı olmasından kaynaklanıyor. Maskülenlik ve feminenlik halleri figür olarak, taklide dayalı edimler vasıtasıyla imleniyor. Peki bu taklide dayalı edimler nasıl performatif bir hal alıyorlar? Butler performativite teorisinde, toplumsal/cinsiyet kimliği denen mefhumun performatif olma hususunu, tekrar sayesinde kazanıldığını vurguluyor. Yani, bu edimler, performanslar bir süreç içerisinde, daha doğrusu  tekrar eden bir süreç içerisinde performatif bir hal alıyorlar. Kimliğin bir özü varmışcasına, bu bedensel haller,  sürekli bir taklit içerisinde vukuğu buluyor. Bunun en önemli nedeni,  bu söz konusu kimlik kategorilerinin kaygan bir zeminde olması, yani kimliğin aslında (toplumsal/cinsiyet kimliklerinin) sabit ve kalıcı olmamasından kaynaklanıyor. Butler'ın da vurguladığı gibi, “söz konusu tekrar, hali hazırda toplumsal olarak tesis edilmiş bir dizi anlamın aynı anda hem yeniden icrası bedenler tarafından taklit ve de tekrar yolları ile yeniden ve yeniden üretilmesi, icra ediliyor olması.
Ancak, bu kodların icra edilmesinde, herhangi bir iç nüve ya da bir öz gibi hususlar değil, ondan ziyade bu eylem tam da kültürel olarak belirlenmiş bir kamusal eylem olarak karşımıza çıkıyor. Bu noktada,  aslında bir süreklilik içerisinde olan zorunlu tekrar, toplumsal cinsiyet denen kimliğin kendisini değişmez bir kategori olarak sunuyor. Tekarar tortuya neden oluyor, Butler'ın dediği gibi, toplumsal cinsiyet normlarının torulaşması sonucu, “doğal cinsiyet” ya da “gerçek kadın”(s.229) gibi önermeler ortaya çıkar. Oysa herhangi bir iç nüveye sahip olmayan bu kimlikler, bu tekrarlar sayesinde tortulaşan, yani maddeleşen bedenler üzerinden gerçek erkek, gerçek kadın ya da doğal cinsiyet gibi bir takım söylemler içerisine giriyorlar.
            Ancak bu kodların performatif olmaklığı, öznenin bilinçli bir şekilde edim olarak performe ettiği anlamına gelmiyor. Aslında tortulaşmış toplumsal/cinsiyet mefhumu bu öznelerin kendilerini yaratıyor. Başka bir deyişle, biyolojik olarak cinsiyetlendirilmiş bedenler, erillik ya da kadınlık olarak kodlanan bir dizi eylemlere, mimiklere, hareketlere yöneliyor. Bu yönelme, bedenlerin bu kodlar etrafında, içinde ya da ekseninde maddeleştirilmesini, yani somut cinsiyetlendirilmiş bedenler halini almasını sağlıyor. Başka bir deyişle, tam da Sullivian'ın vurduladığı gibi,
            performativite öznelerin yaptığı bir şey değildir, ancak öznenin içinde kurulduğu bir       
            süreçtir, ve de söz konusu  toplumsal cinsiyet gönüllü olunarak üzerine giyilen ya da        
            çıkarılan bir edim de değildir.” (2003,s.91)
           
Yani, cinsiyetlendirilmiş özneyi oluşturan husus bir noktada edimlerin zaman içindeki stilize tekrarı oluyor.(Butler,2008) Bu stilize tekrar, bir süre sonra, birbirleri ile ilinti bir dizi edim içerisinde performatif bir hal alıyor. Böylelikle, erillik, kültürel olarak erkekliğe aftedilmiş olan edimlere, futbol oynamak, dövüşmek, hatta bazen yere tükürmek, katı olmak gibi bir dizi tekarar eden beden stillerine dayanıyor, ya da  heteroseksüelite belirli icralarla bir cinsel kimlik olarak cisimleştiriliyor. Tam da bu tekrar eden ardışık, birbiri ile ilintili edimler, toplumsal cinsiyet kimliği denen kategorinin kendisini oluşturuyor, zira, stabil, sabit olmayan, herhangi bir iç nüveye sahip olmayan bu kategoriler, bu edimler etrafında bir esas ve öz varmış ilizyonunu yaratıyor.  Reseer, “erkekliği hergün performe eden şahıs, bizi ve kendini sürekli olarak erilliğin doğal ve gerekli olduğuna ikna etmeye çalıştığını” söylüyor. ( 2010,s.83) Bu performatif yapı, kimliklerin devamlılığını sağlıyor. Bir zaman sonra, bu tekrar bir ritüele dönüşüyor ve de failleri, bu edimlerin performatifliğinin farkına varamıyor. Sullivian'ın da dediği gibi, toplumsal cinsiyet denen mefhum özneler tarafından yapılan bilinçli bir tekrar, bir performativiteye dayanmıyor.
             Kısacası herhangi bir öz aramaktansa, bu kodların, bu hallerin geçişken, akışkan yapılarının nasıl da herhangi bir beden üzerinde de imlenebileceğini varsayabiliriz. Dolayısıyla bu kodların kendisi katı bir toplumsal cinsiyet yaratırken, aynı noktada söz konusu kodlar, bahsi geçen toplumsal/cinsiyet kategorilerini de alaşağı edebilirler. Tıpkı drag performansında olduğu gibi. Söz konusu performansın parodik yapısı bize, performansın kendisini üreten bir takım edimlerin dışında, herhangi bir ontolojisinin bulunmadığını gösteriyor. 
Tam da Butler'ın da vurguladığı gibi,
            “toplumsal cinsiyet nitelikleri ve edimleri, bir bedenin kültürel imlemini gösterme
            veya üretme biçimleri performatifse, bir edimin veya niteliğin ölçüsü olabilecek, önceden
            var olan bir kimlik yok demektir.” A.e., s.230

 Bütün bu performatif haller sadece bedenlerin envai çeşit ten stilerini oluşturmaktadır.

22 Ağustos 2012 Çarşamba

Kültürel çıkmaz: (e)feminen, maskülen!



            Jack Halbestiem, female masculinity adlı çalışmasında, maskülenlik denen nosyonun ne olduğuna dair soruyu uzunca bir süre düşündüğünü söylemektedir. Kesin bir cevabım olduğunu iddia edemem der, ancak maskülenliğin neden sadece erkek bedenine indirilmemesi, indirileyemeceği, indirilmemeli oluşuna dair bir takım önerilerinin de bulunduğunu ifade eder(1998:1)
             Aynı şekilde kadınlık, feminenite denen nosyonun da, neden sadece dişi olarak cinsiyetlendirilmiş beden tarafından imlenmesi gerektiğini düşünüyoruz, sorusu akıllara gelebilir. Her iki mefhum da bedenlerin cinsiyetlendirilmiş hallerinin dışında birer nosyonlardır. Zaman zaman bir kültürel çıkmaz olarak karşımıza çıkan bu nosyonlar, tarihin belirli aşamalarında farklı şekillerlle kodlanmış, hatta kültürden kültüre, toplumlarca farklı algılanmışlardır. Yani, erkeklik ve de kadınlık nosyonları sosyolojik ve kültürel olarak bir inşaadır. Fiktif bir nosyondur. Belirli tanımlamalar içerisinde ki, bu tanımlamalar tarih aşırı, yani tarihin her döneminde aynı ya da sabit birer kavramlar değildir, bugün bir takım davranışları erillik halleri ile özdeşleştirdiğimiz tavırlar, tutumlar, mimikler yarın başka bir kültürel oluşum içerisinde tamamen bambaşka anlamlara gelebilir. Hatta belki de hiç bir anlama gelmeyebilir.
            Bu nosyonların birer inşaa olması demek, herhangi bir öz veya tözsel bir durumdan kaynaklanmıyor olmaları demektir. Başka bir şekilde ifade edecek olursak, maskülenlik ve feminenlik olarak belirlenen bir kaynağın olmaması anlamına geliyor. Bunun yanı sıra, bu mefhumlar, kişilerin anatomik bedenleri doğrultusunda, kültürel kodlar ekseninde şekillendiriliyor.
Örneğin, Maskülenlik, diğer erkeklik ve kadınlık halleri ile ilişkilenmesi ile okunabilir bir hale geliyor. Bu haller ile olan angajmanı ve öteki erkeklik durumlarına göre kendini konumlandırdığı yerlerde  maskülenlik daha algılanabilir oluyor. Normatif olanın dışında olduğu noktada maskülenliğin kendisi bir inşaa olgusu olarak daha fazla okunabilir bir hale geliyor. Bununla birlikte, aynı şekilde kadınlık da, dişil bedenin saflarından ayrıldığı zaman, yani feminen bir erkek bedeni, ya da kültürel olarak feminen diye nitelendirilmiş bir erkek bedenine rastladığımız noktada feminenliğin bir kültürel inşa olduğunu kavrayabiliriz. Ayrıca, Halbersteim'ın  söylediği gibi  , “maskülenliği tanımlama konusunda bazı zorluklar çekmemize rağmen, toplum olarak maskülenliği tanıma konusunda çok az sıkıntı yaşıyoruz" (1998:1) Yani, yine feminen bir erkeği, maskülen olmamaklığı üzerinden tanımlıyoruz, o noktada anatomik olarak eril bir bedene sahip olduğu düşünülen bir kişinin, feminenliği tam da “olması gerektiği” düşünülen maskülenliğinin noksan olduğu yerde algılnabilir oluyor. Bununla birlikte, Connell'e göre Erkekliğe dair bir çok genel nokta, aynı zamanda kitlesel düzeydeki kadınlık analizine de  uygulanabilir. Keza bu örüntüler de tarihseldir:İlişkiler değişir, yeni kadınlık biçimleri ortaya 
 çıkar, öbür biçimler kaybolur.” (1995:250)

.           Peki erkeklik ve de kadınlık mefhumları kültürel bir nosyon olarak nasıl kuruluyor, kültür içinde nasıl artikule ediliyorlar? Daha öncede belirttiğim gibi, bu nosyonlar bedenlerin dışında berlirli söylemler ve de pratikler ekseninde kültür içerisinde dolaşımda oluyorlar, ve de tabiki de, bugün erkeklik ya da kadınlık olarak algıladığımız bazı pratikler, tarihin belirli zamanlarında tam tersi olarak algılanabiliyorlar. Dolayısıyla bir takım pratiklere bakmak konuyu aydınlatmak açısından önemli olabilir diye düşünüyorum. Zira, bazı davranışları maskülen bazılarını ise feminen olarak nitelendirmekliğimiz, tam da bu pratikler ekseninde bir takım hallerin, bir tözü varmışcasına, erkeksi ya da kadınsı olarak vukuğu bulmalarından kaynaklanıyor.  Erkeklik denen mefhum, yukarda da bahsettiğim gibi, tam da diğer erkeklikler ve de esas olarak kadınlıkla olan ilişkileri üzerinden kurulmaktadır. Erkeklik kurulumu, kadınsı olanı dışlama, mesafe alma ve de kadınsı olandan uzaklaşma ya da bastırma gibi pratikler ekseninde kuruluyor diyebiliriz. Erkeklik, kadınlığa göre daha sabit bir kimlik yapısını ön görüyor. Yani, akışkan, daha kıvrak olarak düşünülen kadınlık mefhumunun bu algısını, erkeklik denen mefhum kurulurken dışarda bırakmaya gayret ediyor. Yani kendini kadınsı olanın muhtevası ile kirletmemeye çalışıyor. Bu edim ise, sürekli olarak kadınsı olanı kötüleme, deyim yerinde ise, tiksinç/abject olarak dışlama yolu ile gerçekleşiyor. Kristeva, tiksinç/abject kavramanın, öznenin kurulumunda önemli bir yeri olduğunu vurguluyor. Tiksinç/abject tam da öteki ile beni ayırıyor. Bedenden atılanı, mesafe alınanı, istenmeyeni belirtiyor.(1982:3) 
            Gilbert Hedert, Guardians of the Flutes çalışmasında, Papua Yeni Gine'deki bir kabilede uygulanan bir ritüelden bahsetmektedir. Bu rituelde erkekliğe adım atacak olan çocuklar, kabiledeki en yaşlı olan kişinin penisi yalar, başka bir deyişle oral seks yapar. Buradaki amaç meniyi yutmak ve de bedeni kadınlığın izlerinden arındırmaktır. Zira anne sütü ile beslenen erkek çocuğun, kadınlığın izlerini, sıvılarını taşıdığı inanılır. Dolayısyla, erkekliğe adım atacak çocuğun deyim yerindeyse ağzına boşalma eylemi, bedeni erkekliğin sıvısı ile yeniden doldurmaktır. Böylece beden kadınlığın kötü, kirli sıvılarından arındırılacaktır. Başka bir kabilede yapılan rituel ise, bedenin üzerinde kesikler oluşturacak şekildedir. Bu şekilde akan kan ile, erkek çocuk kirli kandan, kirli sıvılardan arınacaktır.(Hedert: 1981) Buradaki kir, anne sütü ile beslenen çocuğun taşıdığı kadınsal sıvı olarak algılanıyor.
              Mary Douglas'ın Purity and Danger adlı kitabında, kirin, kirliliğin düzen bozucu istenmeyen, ancak aynı noktada gerekli olan bir olgu olduğundan bahseder. “Hepimizin bildği gibi, kir aslen düzensizliğin ta kendisidir. Kirden arınmak negatif bir hareket olarak algılanmaz, tam tersi çervreyi düzene sokmak için pozitif bir çaba olarak algılanır.”(1966:2) Dolayısıyla kirlilik hem dışa atılması gereken bir olgu, hem de bu düzeni sağlamak için gerekli bir olgu olarak algılanabiliniyor. Abject gibi kir de ne olanı ve de olmayanı tanımlamaya yarayan bir sembol olarak kullanıldığını söyleyebiliriz. Abject gibi belirli kutuplar arasında ilişkisel bir öneme sahip. Feminen olanın, imleyenin erkek bedeni üzerinde bir “kir”gibi “durması”, ya da algılanması, bir “düzeni” bozuyor. Buradaki düzen ise, eril bir bedenin erkeklik kodları içerisinde düzene sokulması ya da hizaya getirilmesi. Ya da erilliğin kendi içinde hali hazırda bir düzeni olduğu düşünülmesi. Nitekim Hedert'in yaptığı etnografik araştırmada da görüldüğü üzere, çeşitli rituellerle, eril olarak adlandırılmış beden, kadınlığın kirli sıvılarından, istenmeyen imlerinden arındırılıyor, dışarı atılması sağlınıyor.
            Dolayısıyla  maskülenlik, kurulumunda, feminenliği dışa atıyor, maskülenliğin sınırları femineınliği yadsıyarak, bastırarak, öteki kılarak, diğer bir deyişle tiksinçleştirerek kuruyor. Bu tikninç kurulum, dille, bedensel hallerle daimi olarak artikule ediliyor. Tam da bu noktada, kültürel olarak feminen olmayan üzerinden tanımlanması da, maskülenliğin kurulumunda feminenliğe belirli bir mesafe alıyor olmasındandır. Yani, erillikle feminenliği ayıran nokta, tam da Kristeva'nın söylediği, gibi aslında ben olmayanı, dışkılanı belirten noktadır. Tam da bu süreçle, yani öteki olanı, tiksinç olanı benden ayırma süreci ile, öteki dışkı, kötü olana dönüşür. Böylece, eril bedene sahip olan “ben”, kadınsı olan her şeyi daimi bir kötüleme, “boklama” ile damgalarım. Dolayısyla bu damgalama üzerinden, uzakta tuttuğum, mesafe aldığım feminenlik “benim” maskülenliğimi kirletmemiş, ona beis getirmemiş olur. Feminenliğin kirli imleriyle eril bedenin düzenini bozmamış olur.
            Feminist akedemisyen Alcoff, maskülenlik ve feminenlik kurulumunda “Akıl ve Beden” ikiliği olgusuna da dikkati çekiyor. Söz konusu rollerin bahsi geçen ikilik içerisinde kurulmakta olduğunu vurguluyor. Erkeklik,akıl ile kadınlık ise beden ile, yani marked/damgalanmış olan ile kuruluyor. Modern düşüncede, erkeklik reason/akıl, kadınlık ise beden üzerinden belirtke sağlıyor diyebiliriz. Yani, reason ile bağdaştırılan bir takım durumlar,tutumlar, erkeklik denen nosyonun birer fıtratı, muhtevası gibi algılanabiliniyor. Dolayısıyla,bir takım normatif erilliklerin kurulumunda, failleri tarafından bu unsurlar da göz önünde bulunduruluyor diyebiliriz. Connel bu durumu şu şekilde açıklamaktadır:
            
           " bilim teknoloji gibi hususlar dominant ideoloji tarafından progresif faaliyetler olarak        
            görülmüş, ve de kültürel olarak erkeklik alanı içerisinde tanımlanmıştır. Hegomonik erkeklik,
            kendi hegomonyasını kısmen, aklın iktidarını kendinde cisimleştirerek kurmaktadır."
                                                                                                                     (1995:77)
           
Dolayısıyla normatif erillik beden/akıl dikotomisi içeirisnde, bedensiz bir aklı temsil ediyor. Feminenlik ise bu dikotomide beden olan kısmı temsil ediyor ve de erilliğe göre daha cinsiyetllendirilmiş bir şema üzerinden kuruluyor diyebiliriz. Başka bir şekilde söylemek gerekirse, maskülenlik kendini tam da Reseer'ın söylediği gibi, daha sessiz, unmarked/damgalanmamış bir söylem üzerinden kuruyor. Bu damgalama bir açıdan  akıl beden ayrımı üzerinden oluşturuluyor, Dolayısıyla erkeklik(ler), kültürel olarak kadınsı olanın işaretlenmesi üzerinden, kendi sessizliklerini, doğallıklarını kuruluyorlar diyebiliriz. Ancak tam da Barthe'ın söylediği gibi bu sessizlik, bu damgalanmamışlık, aslında kendi içerisinde bir çok şey söylüyor. (1967:67) 
Yani tam da bu sessizlik üzerinden, erkekliklerin nasıl kurulduğuna dair bir takım çıkarımlara varılabiliyor.
            Bunun yanı sıra Erkeklik, genel olarak homososyal ilişkilenmeler yoluyla ve de taklit yolu ile de kuruluyor. Homososyal ilişkilenme biçimi eril bedenleri birbirleri ile, erkeklikleri üzerinden ilişkilenmeye itiyor. Futbol, askerlik vs., gibi çeşitli pratikler hem erilliğin kültürel olarak kodlanışı açısından, hem de kurulumu açısından önemli oluyor. Bu tür homososyal pratikler içerisinde, erkek olarak cinsiyetlendirilmiş bedenler, taklit ve de dışlama yolu ile kendi erkekliklerini kuruyorlar. Bu ilişkilenme biçimlerinde, taklit çevresel faktörler içerisinde yer alıyor. Bu noktada, kültür içerisinde dolaşıma sokulmuş olan erillik kodlarını taklit eden bireyler, çeşitli edimler ekseninde erilliği bedenselleştiriyor, dilselleştiriyor ve de görselleştiriyorlar.  Ancak bu homososyal ilişkilenme, homofominin yüklediği anksiyeteyle belirli bir erotizmden yoksun bırakılıyor, ya da kırılıyor. Başka bir deyişle, erkekler arası ilişkilenmeyi ön gören toplumsal cinsiyet sistemi, tam da bu ilişkilenme içerisinde, kişiyi erillikten kaçıracak, erilliğini kirletecek, olan durumlardan kaçınıyorlar. Bu noktada homofobi işlevsel oluyor. Daimi noktada kaygan olan maskülenlik olgusu, kendi zeminini homosoyol ilişkilenme bağlamında, homofik söylem ekseninde sabitlemeye çalışıyor. (Bu bahsettiğim normatif/hegemonik erillik çin geçerli oluyor diyebiliriz. Zira, diğer erkeklikler, örneğin queer erkeklikler, bu  varysayımın dışında kalabilirler. İlerdeki bölümde bu durum daha fazla açılacaktır.) Yani eril olarak cinsiyetlendirilmiş beden, toplumsal olarak tanımlanan bir takım erkeklikleri bedeninde cisimleştirirken, bir taraftan da taklitin yapısı gereği, başka erkeklikler ile arzu ilişkisi içerisinde bulunuyor. Ancak bu arzu ilişkisi tam da homofobinin kültürel olarak kurulmuşluğundaki, erilliği köreltme anksiyetisi içerisinde başka bir alana kaydırılıyor:Reseer'ın da vurguladığı gibi Futbol, savaş, potika,  gibi eril bedenlerin sadece belirli şiddet aktarımları içerisinde varolmalarını ön görüyor.(2010:56) 
            Bununla birlikte, normatif erkekliğin kurulmasında homo/hetero ayrımı oldukça önemli bir yerde duruyor, bu ayrım her daim normatif erkekliği, erkekliğin ne olmadığını tanımlamada kullanılıyor. Bu açıdan, heterosekseül erkeklikler, konvansiyonel olarak kurulmuş ve de feminize edilmiş erkeklik hallerini de dışarlayarak kuruluyorlar.  Tam da bu damagalama üzerinden neyin eril olmadığı ya da neyin erkekliği kirlettiği gibi hususlar, erkeklik denen mefhumun kurulmasında yardımcı oluyor. Belirli hareketler, tavırlar, mimikler, haller maskülen ya da feminen olarak kodlanıyor, bu kodlama zaman içerisinde bir takım ilişkisel süreç içerisinde erkeklik ve de kadınlık denen halleri yaratıyor. Dolayısıyla, bu edimsel süreç ekseninde kadınlık ve de erkeklik idrak edilebilinir hale geliyor. Başka bir deyişle, Connell'in de söylediği gibi erkek bedenim bana erkekliği vermez; toplumsal tanımım olarak erkekliği alır.(1995:121) Bunun yanı sıra, kadın bedenim de bana kadınlığı vermez, tıpkı Conell'in dediği gibi toplumsal olarak tanımlanan kadınlığı alır. Bu noktada her iki rollünde birbiri ile ilişkisi, farklı erkeklik ve de kadınlık Halleri ile ilişkileri, durumun nasıl da toplumsal bir inşa olduğuna dikkati çekebilir. Yani, erkeklik kurulumu tekil bir düzlemde gerçekleşmemektedir, her zaman bir takım ilişkiler içerisinde kurulmaktadır. Feminen erkekler, kadınlar, eşcinsel erkeklikler ve de normatif olmayan erillikler ile olan ilişkileri içerisinde algılanabilinir olyor. Conell'in de vurguladığı gibi, erkeklik denen unsur standart bir erillik hali yaratmaz, bunun yerine maskülen olan ve de olmayan cinsiyetlerdirmeler üzerinden kendini gerçekleştirir. A.e, s.75  Bu noktada, kadınlık ve de erkeklik denen olgular hiçbir zaman bitmiş, sabit birer olgular değildir, tam da bahsi geçen bu ilişkilenmeler etrafında sürekli olarak bir kuruluma, bir konumlanmaya ihitiyaçları vardır. Neyin ne kadar feminen ya da maskülen olduğu, veyahut olmadığı gibi hususlar ekseninde sürekli olarak bir kurulum içerisindedir. Bu inşa sürekli olarak kültür ve toplum içerisinde artikule edilir. Segal erkekliğin kurulumunda rol oynayan etkenlerden bahsederken, diğer cinsiyetlerle ilişkilenmesinin yanı sıra, tanımlanmasındaki ilişkisel öğelere de dikkat çekerek açıklamak gerektiğini savurnur.(2008:78) Yani, erkekliğin kültürdeki temsil edildiği ifadeler ve de tanımlamarın da, erillik kurulumunda etkisi olduğunu söylemektedir. Tam da, tamamlanmamış bir olgu olarak erkeklik dile getirilen çeşitli anlamlarla kendi kurulumunu yeniden ve yeniden üretmektedir. “Erkek adam ağlamaz, erkek adam kıvırtmaz, gerçek erkek böcekten korkmaz” gibi tanımlamalarla, Segal'ın vurguladığı gibi kendi içerisindeki belirtke ilişkileri ile kendini yeniden kuruyor diyebiliriz. Aynı şekilde kadınlık kodları için de benzer  artikülasyonlar geçerli olabilir. Bu noktada, erkekliğin ve de kadınlığın söylemsel birer üretim olduklarının da altını çizmek önemli olacaktır. Kültür içerisinde dolaşıma sokulan bir takım  rollerin anatomik olarak cinsiyetlendirilmiş bedenler üzerinde söylemsel etkileri olduğunu dile getirebiliriz. Donald E.Hall, Foucault'nun söylem teorisini örnekleyerek bu tür kimliklerin söylemsel olarak kurulmasını şu şekilde açıklıyor:
            "Foucault'nun vurguladığı gibi birey olma durumu belirli söylemsel kategorileri,
             bu kategorilerin yansıttığı bir takım etkileri ve de öğrenilmiş yargıları  içselleştirme
            yolu ile oluşturulmaktadır. Bizlerse, bir takım sözde olması gereken davranışlar ekseninde                             
              birbirini disipline eden failler olarak,işlev görürüz."   (2003,s.65)

Yani erkekliğin ve kadınlığın nasıl olmasına ya da nasıl olmamasına dair söylemler, bu rollerin nasıl icra edilmesine dair olan bilgiyi vermektedir. Bu noktada, tam da bu üretilen bilgiler üzerinden bir takım erkeklikler ve de kadınlıklar kurulmakta, ve de failleri bunları verili birer nosyon olarak algılamaktadırlar. Başka bir deyişle çeşitli kadınlık ve erkeklik söylemlerinin bilgiler olarak dolaşıma sokulması ve de, tam da Connell'in söylediği gibi “erkek bedenim bana erkekliği vermez, ancak toplumsal olarak tanımlanmış erkekliği alır” (1995:121) bağlamında düşündüğümüzde, bu söylemler biyolojik olarak cinsiyetlendirilmiş bireyler tarafından içselleştiriliyor diyebiliriz.
            Cinsiyetleri biyolojinin kendisininde ayırdığımızda, tam da bu kimlik kategorilerinin kendi başlarına daha geçişken ve de sabit olmayan, katı olmayan birer kategoriler olduklarını görebiliriz. Yani, kadın bedenin erkekliği imlediği, erkek bedenin de kadınlığı imlediği ya da her ikisini birden imleyebildiğini göz önünde bulundurmak gerekiyor. Bu noktada, Butler'ın da dediği gibi daha uçuşkan, yüzebilen, yani yapışık olmayan cinsiyet kategorileri ile karşılaşabiliriz.(1990) Nitekim, bahsi geçen kayganlık zaten bu sistemin tam da farkettiği bir olgu olduğu için, sürekli olarak olabildiğince zıt karşıtlıklar üzerinden bir kurulum gerçekleştirmektedir. Yani, bu kategorilerin sabit birer nosyonlar olarak algılanabilmesi için cinsiyetlendirilmiş kimlikler arası geçişkenliği minimum düzeyde tutmaktadır. Bu da her kültür içinde dolaşıma sokulmuş olan toplumsal/cinsiyet kimlikleri arasındaki maksimum mesafe ile oluşuturuluyor denebilir. Yani kimliğin sınırları, ikilik içerisindeki aldığı mesafeye dayanıyor. Bu mesafe ise aradaki geçişkenliği olabildiğince minumum, hatta bazen hiç denecek kadar az bir duruma indirgiyor.
            Kadınlık ve de erkeklik denen mefhumların birer roller ya da kimlikler olarak herhangi bir özü olmadığını, ya da herhangi bir bedenin esası olmadığını varsayıyorsak eğer, bu noktada ne gibi bir algı bizi bu kimliklerin birer tözü olduğunu varsaydırıyor?

11 Haziran 2012 Pazartesi

Click On Me

Introduction.
Cruising is an old tradition among the male homosexual culture. Parks, public toilets, side streets of the underground districts are the most common and as well as the most acknowledged places among the gay people. Cruising is an act. Cruising is a sexual performativity where the places have been particularly located or chose by the participants whom are prominently homosexual gay males. Cruising is a one of the most important sexual activity among gays, is one of the most prominent surviving sexul medium for the gays that the history have witnessed over and over through the time. The male participants of this act are after, most of the time,merely the sex. Young and mature homosexual males wonder around the particular places such as public parks, public toilets and so forth. We gaze, we whisper, we feel the temper of the each other. Sometimes we just pass by the bodies. By the certain act of bodily speeches such as blinks, gestures or may be just the transcendence of the feelings are sufficient for alluring the sexual enactments, and so forth.
As Burton (1995) said;
 “Cruising and cottaging—that is to say the seeking of sexual pleasure in public places and public lavatories   respectively—are forms of homosexual expression that seem to have an imprecise history   appearing to have  existed for as long as men have sought sex.”
     Cruising has enabled an opportunity to experience homosexual enactments and to express their sexuality for individuals (Asford,2006) Many gay people have had certain experiences on the cruising issue. However, as much as pleasant attractiveness of the very act of cruising, it has certain unwanted parts as well, so to speak. Namely, robbery, verbal and physical attacks by some homophobic people, or most considerable unwanted situation is most probably the police intervention. In his ostensible article, Ashford(2007) depicts the other sides of this cruising activity. Due to the fact that cruising is held in particular places such as lavatories and public spaces, certain negative labeling and marginalizing might be inevitable. Yet, also for the most of the people, commentators, the most “harmful and the wrong possible situation is the police intervention,” he quotes to state
In Turkey, especially in Istanbul there is a considerable cruising activity and as well as a possibility to emerge. Gays and the men who have sex with men(MSM) but do not identify themselves as gay or homosexual, they are aware of the very facts that I mentioned above. Within all the possible sides, the homosexual enactments has been brought into the another ostensible space called “cyberspace.” Hence, for the time being, what I want to highlight is not the public cruising, rather I would like to address my inquiry to the another ostensible issue, that is to say, online dating web-site or online cruising issue.
Within the explosion of the internet, especially lesbians and gays found another space to close the gaps, to embody into/onto the new discursive space, to express their sexuality, or to fulfill their sexuality, so to speak. The internet become one of the most prominent and ostensible medium particularly among gays. In the information age, the internet provides considerable medium in the course of fulfillment of sexual desires or dating issues with gays and lesbians. Many male homosexual individuals have experienced this unique opportunity to find sex partners, one-night stand lovers and so forth. As Ashford, Walker and Dimalcro suggest ; “Within the dawn of the information age, it was perhaps unsurprising that sex too would quickly dominate cyberspace alongside e-commerce, information and general communication. Aside from pornography,the internet has also become the beacon for minority sexual interests incorporating a cornucopia and of fetishes and fixication.(Ashford,2006, Dimalcro,2003, Walker,2000) Understandably, to put in another word, the traditional cruising activity jumped into/onto the cyberspace indeed.
One of the most common and old way of internet dating medium is the Internet Relay Chat (IRC) system. Most of the individuals , especially MSM and gays, are still using the IRC to find sex dates. However, nowadays IRC is not that much popular especially among the middle and upper class of Turkish gays. Because IRC has some particular lacks, and as well as it is considered risky comparing the online dating web-sites. The very reason of these ostensible facts why IRC is less popular among the mentioned group, is as the following. Lack of visual cues(Shaw,1997), namely body or face images, are the most considerable issue that causes the IRC is less popular nowadays.
Besides most of the online dating web-sites provide more options such as uploading photographs, wide-range search system according the member's interests and preferences, as well as relatively more privacy. According to the certain users this type of communication is safer.
Yet, I believe the very brief definition of the cruising activity and the new medium that I mentioned above, enabled relatively sufficient frame about the issue which I will draw. However, within this chapter I will try to focus on another issue, that is, the textual identity construction in the course of online dating,or online cruising web-sites.
There are several web-sites which provides online sex-dating facilities. These web-sites are the followings: Gayromeo, PlanetRomeo,Manjam, HadiGayri, Gabile. SheMaleTurk, HairyTurks, Gaydar,BearWWW.
Gaydar, Gayromeo,PlanetRomeo,HairyTurks,BearWWW and Manjam, these are foreign based/origin web-sites, and Hadigayri, SheMaleTurk, Gabile these are local based web-sites.
There are of course more web-sites, however I chose to classify the aforementioned ones,
because the mentioned ones are the most acknowledged ones among of all within the Turkish users.
Owing to the recent censorship regulations on the internet, most of the LBGTQ web-sites have been banned by the reason of public morality. Before the regulation launch, internet users were able to access to the certain banned web-sites by changing the DNS settings. However now users can have access the particular web-sites among the classified ones,such as PlanetRomeo, Gabile, Manjam, BearWWW, Hadigayri. Yet, Gayromeo, Gaydar and ShemaleTurk are the banned ones owing to the internet regulations. Gayromeo and PlanetRomeo have same providers, as a matter of fact these two web-sites are the same indeed.

HairyTurks and BearWWW, these web-sites address to the “bears” (Ayılar)
Bear, is a type of sexual identity or becoming and is a subculture community among the LGBTQ. In his remarkable ethnographic work, Peter Henen(2008) tries to shed lights on the issue, by conducting the interviews with the participant of this considerable community. Each of the participants illustrate what the bear is for them. According to me their narratives frame significant understanding on the issue. Hence, I will try to explicate the issue by quoting their narratives, which I believe it will be much more comprehensible.

“A Bear to me is somebody who, quote unquote, has a poty.” (Don)
“I would say, physically I would say at least facial hair—beard, moustache. And personalitywise—natural, down to earth.” (Larry)
“I would say stockier, definitely hairy—either facial hair, hairy chest, probably a little bit
older.” (Grant)
“This is my personal opinion, the majority of people base what a Bear is based on, I think,
more physical looks than anything else, obviously.” (Travis)
Bear traits is masculinity, a trait for which we are obviously known. The emergence
of a true Bear actually takes years, a culmination of experiences, attitudes
and self-discovery.(Hill)

SheMaleTurk address mostly to cross-dressers, transsexuals and transvestite users.
Owing to the fact that HadiGayri and Gabile have Turkish language option in use, HadiGayri and Gabile have wide-range users, such as gays, MSM, cross-dressers, transvestites. The other reason why these two web-sites have more wide-range users comparing the other ones that these two web-sites address to certain type of users where they can find easily reciprocal communication on.
Those Which Gayromeo and Manjam are comparatively more mainstream and address to the members who are middle or upper class, know at least English, relatively “well-educated1

Besides, among these two mentioned web-sites, Gayromeo is the most popular one among the Turkish gays, because Gayromeo has multiple language using options, and Turkish is one of all.
Hence, it makes Gayromeo comparatively much more reachable particularly among İstanbulite gays. By the members, Gayromeo creates own territorial space in the course of gender and sexuality. Gayromeo has 919185 members around Europe, has 19481 members around Turkey .
According to the current datas on the web-sites, there are 11442 users from Istanbul of all.
There is also another and actually the most prominent reason why I selected Gayromeo is that I have been actively member of the aforementioned web-site. Accordingly I have observed certain ostensible issues on the web-sites. Some issues are very familiar with the public sphere , and some issues are very dissimilar. All of the observations and experiences that I have been through brought me into this very ostensible topic, so to speak.

Click On Me
Cyberspace is divided by interest rather than geography” David F.Shaw
On some Friday afternoon, 677 gay men are online on Gayromeo. They are cruising for the “right person”, for “just coffee”, may be just for a “small chat”, yet most probably for merely “the sex” what they are hopefully, enthusiastically or desperately seeking after.
In contradistinction to the public cruising, in cyberspace we encounter with the text which is composed of certain information about the online profile that we click on, or that we just glance.
Although in the offline world all the identities have been considered as texts as well. According to the post-structuralists, cultural and social theorists identities composed of “particular discourses within the interactive relationship of certain unities and institutions ” and of “particular process” (Foucault,1981.Hall,1996) Namely, in his remarkable oeuvre Foucault, highlights the invention of homosexual being and shows how the homosexual identity came into the stages, or came into the being within the particular discursive construction such as psychiatry, medicine and so on.(1981)
speaking of which, yet it will be very effective to highlight an issue, that is, according to my reading of Foucault, he does not refer an identity in his remarkable ouevres, rather he seeks after the very constitutive "subjects." He queries the subjectification process by doing the genealogical reading. Besides, according to Hall, “Faoucault, of course would not commit anything so vulgar as actually to deploy the term identity, however, with the relation to self and the constitution and recognition of himself qua subject we are approaching something of the territory which, in terms established earlier, belongs to the problematic” (Hall,1996)
In addition to this, Hall(1996) in Question of Cultural Identity, queries the very fictive and textuality of the identities regarding with the constitution process of the issue. While he particularly cites the ostensible social and cultural theorists, he emphasizes the constructed unities of the identification process, such as “history, language , culture, sexuality” and so on.
Within the information age and the huge impact of the internet, of course, the issue of identity or subjectivity has been taken into consideration. Accordingly, regarding with the issue particular arguments within the communication studies and cultural studies as well.
Namely, according to Bell (2001) “by this new medium, The fluid, fragmented late-modern or postmodern self has a new capacity to make itself over, to reshape and restyle elements of identity – or at least to make choices about which aspects of its self to privilege at any point. Again, this might be taken to imply freedom of choice or to given another example on the issue"
In addition to this, according to the some other communication and cultural theorists, cyberspace enables more possibilities concerning with the corporeality. Creating hybrid avatars, passing between the genders are the issues that mostly discussed on, so to speak.
Alongside with the possibilities, certain issues has been discussed on the topic of the dis/embodiment. How the new discourses will shape our bodies or to what extent they affect the embodiment process, these considerations have been taken into account for a while.
Since it is the new medium and in progress we will witness the certain set of literature developments and ongoing discussions regarding within the cyberculture reality.


However, considering the all those mentioned discussions above, I found advantageous to address my inquiry, that is, construction online textual identity on Gayromeo.
All those profiles are actually texts, images, narratives, or binary digits, data that we interact, that we develop certain communication system through this space and through the particular data which makes us enable to comprehend specific identification cues, such as masculine, feminine, top, bottom and so forth. What makes us to think so, of course, the self and the other' own identification process and engagements with particular identification of social and cultural entities.
Concerning the aforementioned respect, the one goes through the certain identification process interactively with a set of indicative elements, such as defining of the body parts, narration of the preferences , photo selection according to his tentative self presentation and so forth.
On Gayromeo, one should constitute the online profile, if he wants to participate in this cyberspace, or if he wants to cruise online. There are three different membership options. One can register as a regular member. One can register as guide and one can register as an escort. If the one register as an escort, his profile will appear on the escort's page. Registering as escort means, according to the web-site' term and regulation, (The following text are extracted out of escort profile registration page of aforementioned web-site)“Escort profiles are for guys who want to advertise erotic services for money. This also includes massage, pay dates, webcam shows etc. In addition to this web-sites warns the attendance as escort as followings. "You must be over 18, you can have only one escort profile and the profile must be for yourself."
Registering as guide requires the followings. (The following texts are extracted out of the on guide profile registeration page of aforementioned web-site) A Guide profile works in a similar way to a standard GayRomeo User profile. You manage your own profile, can upload photos, contact other users and save their profiles. Registering and administering a Guide profile is really easy and requires no special computing knowledge. Guide Profiles are listed in the Guide. Other members can find you there according to the category and location where you're listed or the keywords you have entered. Registration is permitted for companies, the self-employed (if officially registered), and associations or groups based in the Gay and Lesbian Community.
However, what I would like to highlight is the regular member profile, and what kind of identification process are required to have certain online profile in the course of gender and sexual identity construction in cyberspace/on Gayromeo.
When you click on the standard member user, first thing you encounter is definition of your location. However owing to the privacy regulation, the stated address/location is not displayed to the others on map. However, there is an option which is called "radar" on the web-site, so that by the permission of the user, your location is displayed on the users profile. If the user wants to benefit of this option, he can make his location information visible within the certain settings on his Gayromeo profile. After completing this section, the user's country, region and city informations are filled automatically and appeared on the section of “where you come from”
After this regional activation, the user is required to complete the “body stats and general information part.” In this section the user is required to fill birthday information. And then the user is expected to choose appropriate data about his general body appearances, such as body type, weight, height, body hair, eyes, beards, hair, hair color, tattoos and piercing.
In this part the user can choose slim, average, athletic, muscular, belly, stocky as the body type, and
can choose his ethnic identification among the following ones. Namely, Caucasian, Asian, Arab, Black, Latin, Hybrid, Mediterranean and mixed. After the ostensible bodily and ethnic identifications, here comes the sexual orientation part. According to the web-site's interface, sexual identification is considered as an orientation. In this part the users are expected to choose among the three identification of the orientation section, namely, gay, bisexual and transgender. However, during my actively membership on the aforementioned web-site, I rarely encounter profiles that identified as transgender, so to speak. As a matter of fact, there might be said that there is a considerable sissy-phobia regarding my own Gayromeo experiences. The dominant discourse within the members on the website is that usually composes of statements which refers to “real men” and “straight-acting” issues. Hence, gay and bisexual identifications are popular among the members. After the ostensible orientation part, the users proceed the relationship status, which has four different alternatives. Namely, “I am a single, I have a partner, open relationship, married”
Then, user choose the age range according to his age preferences. The age range is included between the 18 and 99. Some members have strict definition of age preferences, whilst some member indicated that “I am looking for someone between the age of 18 and 99”
By doing so, some of them stand against the age discrimination. According to Payne(2007), this is a kind of dissident identification to stand against the discursive dominant understanding.
After the definition of age preferences, users select the definition of aim, such as for sex dates, for relationship and for friends. Then, comes the “headline” and “your statement” parts. Within these parts users are expected to write about themselves and some other important information which help to attract to the other members. Headline part is limited with the 15-200 characters. Headline part is appeared as highlighted on the member's profile and it is considered as the prominent interesting section of the users. Namely, if the user prefers only chubby ones, masculine ones, only bears, or if the user is attracted by merely straight-acting type of gay, he emphasizes on his headline section by doing so.
Your statement” part is limited with 50- 30,000 characters. According to the web-site indication, members can talk about anything else they want to mention about themselves. In addition to this statement, there is also an advice, that is, “there is plenty of space so do not limit yourself to just three words”. In this part, members usually state their sexual preferences, and what they look like, what kind of things impress them and so forth. This part is very important indeed, because of the fact that in this part, they usually state what they are and accordingly what they are not. For example, some users do not prefer sissies, feminine ones. Some members want “normal guys”, or some members do not looking for drama queens and seeking merely non string-attached sex. By doing so, they also state certain information cues on their identity. The identity construction process always is articulated by exclusion. According to Hall, identity is a structured representation which only achieves its positive through the eye of the negative(Hall,1996)
There is usually excessive or insufficient graduation of identification process.
The statements that is held on this part usually refers to becoming of the member.
I would like to exemplify to put it bluntly. One of the common discourses as the following.
I would like to meet a guy who knows what gay means. I do not want to meet with gays whom are too much degenerated. I want “normal guys”
The statement that mentioned above is actually definition of proper gay identity among the particular members. By defining the proper gayness over relatively the “negative” one, the member refers his identity through the exclusion. Hence he articulates his identification process by doing so.
After the “statements” section, users are expected to enter their sexual preferences. This part is composed of eight sections which users can enter the following options. “I am generally top only, more top, versatile, more bottom, bottom only” as to indicate sexual position. However this part is not mandatory or to put in another word arbitrarily .As the user wishes, he can skip this part or he can deliberately leave as unselected. Sexual preferences are composed of “safer sex(yes,no,always)
anal(top only, more top, versatile, no, more bottom,bottom only) SM(yes, no, soft sm only)
fisting(active, active/passive, passive) dirty(yes, no, ws only) dick size(small, medium,large, xlarge and xxlarge) and cut and uncut. Finally, users come to the fetish part. This part is also arbitrarily.
There are some most acknowledged fetishes, such as leather, sportswear, uniform, rubber, boots, jeans and so forth. The members can select more than one option, and owing to the limited selection of fetish list, the member can indicate more on their profiles according to their taste. Or, they can exclude the fetish part out of their profile concerning with their sexual identity elements.
To conclude this process, the members are expected to upload images, photos. This part is arbitrarily as well. However, it is highly recommended in the course of better communication, actually for better cruising, so to speak. The choice of image is also worth to discuss on very much indeed. Owing to the fact the visual representation is one of the most prominent element of the identification process. According to me, the “proper” representation of the profile might relatively help the member to represent the arbitrary “true self” by choosing relevant images with their statements.
During my observations, I can state that some of the members (most of them indeed) are in tended to do so. To put it crudely, if the member state that he is top only or more top and if he identifies himself as “straight-acting,” masculine type of guy, his general tendency is to choose mostly images which indicate or represent the member as equivalent with the general look of the profile.
The aforementioned images are mostly composed of as followings. Outdoor images have high reputation among these type of guys, such as captured images during the outdoor activities, namely particular sport activities, or certain captured images during working out in the gym, or some similar images which represent the masculine unity or equivalent elements according to the user.
In addition to this, if the member state that he is a “decent guy”, “not into gay scene” and looks for the same-minded persons, within this perspective, the user's general tendency on the visual representation is more or less similar. Actually, most of the time, yet arbitrarily indeed, the notions of “straight-acting” and “decent” might be considered as equivalent with each other. On the other hand, off course there are particular members who resist this dominant discourse and shape their profile not according to the mentioned discourses above. Besides, there are fake profiles as well and others who do not indicate anything regarding with the “headline, your statements and photo” parts.
According to Rodriguez(2003) “the discursive space does not establish which identity practices are available , but it does provide frame through which these practices are received in that context.”


Conclusion
Digital discourses, those virtual exchanges we glimpse on the Net, are textual performances: fleeting, transient, ephemeral, already past. Like the etxt of a play, they leave a trace to which meaning can be assigned, but these traces are haunted by the absence that performance itself, its reception, and its emotive power.” Juana Maria Rodriguez

Doing research on the internet is very challenging process indeed. Having been a new medium and rarely conducted research sometimes cause the researcher to be disturbed and sometimes push the researcher to find own possibilities within the field regarding with the conducted researches, case studies and conducted methodologies as well.
On this paper, I tried to trace the everyday identification practices on the Gayrome concerning with the online profile issue. One can easily sense that how the every day particular identity enactments shape the online profile within the tools of language and of specific website on cyberspace. Through the suturing and articulation process(Hall,1996), the aforementioned website' users (re)constitute the gender and sexual identity over and over. This process refers to the non-stability and to be in the progress of the identity problematic and its constructed structure.
According to Edelman(2004), every identity is textual, every identity is interactive. Each body that always demands to be read and each body “on which his sexuality is always already inscribed. Hence, through the online profile and cyberspace we encounter textual-identity performance that is representing textuality of the self, “a constant coding and decoding of the self and the other.” (Rodriguez,2003)





REFERENCES
Asford,Chris (2007) The Only Gay In The Village: Sexuality and Net. Information & Communications Technology Law, Vol. 15, No. 3, October 2006
Bell, David( 2001) An Introduction to The Cybercultures. Routledge.
Burton, P. (1995) Amongst the Aliens: Some Aspects of a Gay Life (Brighton, Millvres Books).
DiMarco, A. & DiMarco, H. (2003) Investigating Cybersociety: a consideration of the ethical and
practical issues surrounding online research in chat rooms. in Y. Jewkes (Ed.), Dot.cons: Crime,
Deviance and Identity on the Internet (Culhampton, Willan).
Foucault,M. (1981) History of Sexuality Volume 1, Harmondsworth:Penguin.
Hall,S.(1996)The Questions of Cultural Identity. London:Sage Publication
Henen, Peter(2008) Fearies,Bears and Leeathermen: Men in Community, Queering The Masculine.
University of Chicago Press
Rodriguez,J Maria(2003) Queer Latinidad:Identity Practices, Discursive Spaces. New York: New York University Press
Shaw, David F(1997) Gay Men and Computer Communication: A Discourse of Sex and Identity in Cyberspace. Virutal Culture Reader. London:Sage Publication
Walker, C., Wall, D. & Akdeniz, Y. (2000) The Internet, law and society. in C. Walker, D. Wall &
Y. Akdeniz (Eds), The Internet, Law and Society (Harlow, Pearson).

1Most of the user of Gayromeo describe themselves as well-educated persons.
Enhanced by Zemanta