Mekanlar doğal
değildir. Hatta doğallıkla yakından uzaktan hiç alakası yoktur.
Özellikle, kamusal alan olarak adlandırdığımız kimi mekanlar, iktidarın
oyun alanlarıdır adeta. Bedenlerimizin, eşyalar gibi, o mekan, alan
içerisinde nereye yöneliceğini, neye yöneleciğini belirler. Düşünün
mesela aile, okul, hastane, ordu gibi kurumsal alanlar bedenlerimizin
alacağı şekilleri, toplumsal cinsiyet bağlamında beden performanslarını
ve dolayısıyla bedenlerin birbirlerine olan konumlarını da
belirlemektedir.
Kamusal
alanların heteroseksist yapısı, başka bir deyişle, kamusal alan olarak
bildiğimiz mekanların sınırları keskindir ve bu keskinlik, bu sınırlılık
hali, bilindik, belirli, sınırları keskin bedenler yaratır. Aynı
zamanda, hareket ve zaman algısı da, malesef doğru orantıda bu denli
keskin ve düzdür. Evet düz, yani ingilizcedeki straight anlamına
gelen "düz" kelimesinden bahsediyorum. Zira, neden ingilizcedeki
karşılığını belirtme gereği duyduğum sorulacak olursa; straight,
önü arkası, sağı solu çok kestirilebilir bir yönelim halidir. Kıvrak
değildir, çok hareketliliğe izin vermez. Tam da, burada kamusal alnın
düzlüğü, keskinliği bize çok da hareket hali tanımayan, önü arkası
belirli bir alan hissi verir. Bu nedenle, bedenler, kamusal alan
içerisinde daha düz bir konuma doğru yönelirler. Başka bir deyişle,
kamusal alanın heteronormatif olarak kurgulanmasından kaynaklanır söz
konusu durum. Heteronormativite, kamusal alanı ve kamusal alanda
performe edilecek bedensel performansların da sınırlarını belirler, zira
konvansiyonel beden performanlarının dışındaki yönelimlere pek de geçit
vermeyecek bir alan yaratılmak istenir.
Mekan
ve zaman kullanımı genellikle doğallaştırma süreci içerisinde vuku
bulmaktadır.(Bknz,David Harvey, In the Condition of Postmodernity,1990)
Doğal, süre gelen, hep böyleymişcesine bir rahatlıkla kullanılır mekan
ve zaman, çoğunluk tarafından. Bahsi geçen doğallık ise hep belirli,
daha öncede değindiğim gibi kestirilebilen, sürprizlere açık olmayan bir
kullanım hali öngörür.
Kamusal
mekanın, kendi kapalılığının ya da dolabının(Closet) esnetilebileceği
hal ve durumlar, verili doğal zaman algılayışının kırılabileceği anlar
ile ilgili kafa yorarken, Burak Karacan'ın bir işi aklıma geliverdi.
Burak Karacan, çağdaş sanat üretimi anlamında video ve fotoğrafı
performatif olarak kullanmayı tercih eden bir sanatçı. En son işlerinden
olan, "Code WL – Untitled 2012" adlı işi, kamusal alana bir müdahale
niteliğinde olduğunu düşünüyorum. Lalenin kırmızı elbisesi, bedeninin
morfolojisi ve bedenini kullanışı, elindeki tüfeği asya kıtasına doğru
tutuşu ve en önemlisi söz konusu o iki bankın arasında bunları yapıyor
oluşu, kamusal alanın boşluklarını, kenarlarını, köşelerini dolduran
tekil bir yönelme halini, başka bir deyişle düz, heteronormatif yöneliş
halini kendi zamansallığı ve beden performansı ile esnettiğini
söyleyebilir miyiz? Kanımca işin kendisi mekanı esnetebiliyor. Söz
konusu esneklik hali ise, kamusal alanın kendi dolabını(closet)
aralayabilme imkanı veriyor. Bu aralanma hali ise, bu performansa tanık
olan muhataplarının verdikleri tepki, bu tepkinin onların bedenleri
üzerinde, onların algıları üzerinde olan etkileri.
Bu
işin aslında performanstan ziyade, bir fotoğraf işi olduğunun altını
çizmek gerekiyor. Ancak, fotoğraf sanatının kendisinin de performatif
bir edim yaratabileceğini unutmamak gerekiyor. Her ne kadar bu işte,
belirli bir performans hali düşünülmemiş olsa da, Lale Müldür'ün mekanı
kullanışı oldukça performatif. Yani, mekanı tekinsizleştirmesi.
Tekinsizleştirme burada, tam da mekanı normatif olmayan bir yönelim
içinde kullanmaya denk geliyor diyebiliriz. Söz konusu edimsellik ile
kamusal mekanın kendisini, Müldür'ün müdahalesi ile verili mekan
algısından çıkarmayı başarabiliyor. O tekinsizlik, o irkilme hali,
oradaki muhataplarını başka bir platforma, başka bir düzleme, kısacası
başka bir mekana doğru yönelmeye itebiliyor ya da çekebiliyor.
Çekmeyebiliyor da! Bu tekinsizlik hali karşısında, bilinç dışı bir
şekilde, korunaklılığa sığınabilirler de. Lakin, kannımca zamanı ve
mekanı doğal birer nosyonlar olarak algılayan muhatapları için bu durum-
Lale'nin kamusal alan içerisindeki konumlanışı- Öteki mekan ve zaman algısıyla yüzleşmeyi kaçınılmaz kılabiliyor.