3 Aralık 2012 Pazartesi

İsimsz

Mekanlar doğal değildir. Hatta doğallıkla yakından uzaktan hiç alakası yoktur. Özellikle, kamusal alan olarak adlandırdığımız kimi mekanlar, iktidarın oyun alanlarıdır adeta. Bedenlerimizin, eşyalar gibi, o mekan, alan içerisinde nereye yöneliceğini, neye yöneleciğini belirler. Düşünün mesela aile, okul, hastane, ordu gibi kurumsal alanlar bedenlerimizin alacağı şekilleri, toplumsal cinsiyet bağlamında beden performanslarını ve dolayısıyla bedenlerin birbirlerine olan konumlarını da belirlemektedir.
Kamusal alanların heteroseksist yapısı, başka bir deyişle, kamusal alan olarak bildiğimiz mekanların sınırları keskindir ve bu keskinlik, bu sınırlılık hali, bilindik, belirli, sınırları keskin bedenler yaratır. Aynı zamanda, hareket ve zaman algısı da, malesef doğru orantıda bu denli keskin ve düzdür. Evet düz, yani ingilizcedeki straight anlamına gelen "düz" kelimesinden bahsediyorum. Zira, neden ingilizcedeki karşılığını belirtme gereği duyduğum sorulacak olursa; straight, önü arkası, sağı solu çok kestirilebilir bir yönelim halidir. Kıvrak değildir, çok hareketliliğe izin vermez. Tam da, burada kamusal alnın düzlüğü, keskinliği bize çok da hareket hali tanımayan, önü arkası belirli bir alan hissi verir. Bu nedenle, bedenler, kamusal alan içerisinde daha düz bir konuma doğru yönelirler. Başka bir deyişle, kamusal alanın heteronormatif olarak kurgulanmasından kaynaklanır söz konusu durum. Heteronormativite, kamusal alanı ve kamusal alanda performe edilecek bedensel performansların da sınırlarını belirler, zira konvansiyonel beden performanlarının dışındaki yönelimlere pek de geçit vermeyecek bir alan yaratılmak istenir.
Mekan ve zaman kullanımı genellikle doğallaştırma süreci içerisinde vuku bulmaktadır.(Bknz,David Harvey, In the Condition of Postmodernity,1990) Doğal, süre gelen, hep böyleymişcesine bir rahatlıkla kullanılır mekan ve zaman, çoğunluk tarafından. Bahsi geçen doğallık ise hep belirli, daha öncede değindiğim gibi kestirilebilen, sürprizlere açık olmayan bir kullanım hali öngörür.
Kamusal mekanın, kendi kapalılığının ya da dolabının(Closet) esnetilebileceği hal ve durumlar, verili doğal zaman algılayışının kırılabileceği anlar ile ilgili kafa yorarken, Burak Karacan'ın bir işi aklıma geliverdi. Burak Karacan, çağdaş sanat üretimi anlamında video ve fotoğrafı performatif olarak kullanmayı tercih eden bir sanatçı. En son işlerinden olan, "Code WL – Untitled 2012" adlı işi, kamusal alana bir müdahale niteliğinde olduğunu düşünüyorum. Lalenin kırmızı elbisesi, bedeninin morfolojisi ve bedenini kullanışı, elindeki tüfeği asya kıtasına doğru tutuşu ve en önemlisi söz konusu o iki bankın arasında bunları yapıyor oluşu, kamusal alanın boşluklarını, kenarlarını, köşelerini dolduran tekil bir yönelme halini, başka bir deyişle düz, heteronormatif yöneliş halini kendi zamansallığı ve beden performansı ile esnettiğini söyleyebilir miyiz? Kanımca işin kendisi mekanı esnetebiliyor. Söz konusu esneklik hali ise, kamusal alanın kendi dolabını(closet) aralayabilme imkanı veriyor. Bu aralanma hali ise, bu performansa tanık olan muhataplarının verdikleri tepki, bu tepkinin onların bedenleri üzerinde, onların algıları üzerinde olan etkileri.
Bu işin aslında performanstan ziyade, bir fotoğraf işi olduğunun altını çizmek gerekiyor. Ancak, fotoğraf sanatının kendisinin de performatif bir edim yaratabileceğini unutmamak gerekiyor. Her ne kadar bu işte, belirli bir performans hali düşünülmemiş olsa da, Lale Müldür'ün mekanı kullanışı oldukça performatif. Yani, mekanı tekinsizleştirmesi. Tekinsizleştirme burada, tam da mekanı normatif olmayan bir yönelim içinde kullanmaya denk geliyor diyebiliriz. Söz konusu edimsellik ile kamusal mekanın kendisini, Müldür'ün müdahalesi ile verili mekan algısından çıkarmayı başarabiliyor. O tekinsizlik, o irkilme hali, oradaki muhataplarını başka bir platforma, başka bir düzleme, kısacası başka bir mekana doğru yönelmeye itebiliyor ya da çekebiliyor. Çekmeyebiliyor da! Bu tekinsizlik hali karşısında, bilinç dışı bir şekilde, korunaklılığa sığınabilirler de. Lakin, kannımca zamanı ve mekanı doğal birer nosyonlar olarak algılayan muhatapları için bu durum- Lale'nin kamusal alan içerisindeki konumlanışı- Öteki mekan ve zaman algısıyla yüzleşmeyi kaçınılmaz kılabiliyor.